Gökyüzü sevdası, bulutlar ve temeldeki uçma kavramı, insanlara yeni fikirler veriyor. Neden yaşam alanlarımız bulutların hemen altında olmasın, neden her saniye hareket eden devasa bir zeminin üzerinde oksijen solumayalım? Yeryüzü çok geniş ve bilinmeyen milyonlarca tehlike barındıran bir kavram. Oysa ki uçan bir şehir, sınırları insanlar tarafından çizilen, bilinen ve sadece güvenilir düşünce sahibi kişilerin evi olabilirdi. Evet olabilirdi, ama olmadı. Üstelik bilinenin aksine teknoloji düzeyinin günümüze nazaran 1900’lü yıllarda daha gelişmiş olmasına rağmen…
Hayvancılık, tarla işleri, yukarıdan bakıldığında insanlarca birleştirilen Lego parçalarından oluşturulmuş topraklar. Her şey sonsuza kadar güzel gidemez. Eğer sürekli yıkım olmasaydı, bu kez yeni yapılanmalar olmaz, mimaride gelişim kolay kolay sağlanmazdı. Columbia, Amerika’nın yeni hâli, teknolojinin çizgi dışı ürünü olarak sizi çağırıyor. Konuklarına yepyeni bir yaşamın kapılarını açan Columbia, birçok ev, tesis, dinlenme alanı ve iş merkezlerinden oluşuyor. Devasa balonlar aracılığıyla havada asılı şekilde ilerleyen bu mabed, nedeni belirlenemeyen aksaklıklar sonucunda sonsuzluğa doğru yol alan bir mezar halini alır.